Ne okumalıyız ?

Merhabalar

Bugün sizlerle çok okumak hakkında bazı fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Elbette bunlar benim şahsi görüşümdür ve yapılması zorunlu eylemler değildir.

Öncelikle kendi okuyucu kimliğimden bahsederken okumayı  çok erken yaşta öğrendiğimi  ve öğrendiğim günden bu yana da bırakmadığımı ekleyerek başlamak istiyorum. Bu yazıyı yazmamın amacı da neden okumuyoruz sorusunun cevabını bulmak değil, nasıl içerik seçemiyoruz sorusuna cevap olmaktır.


Küçük yaşlarda kavramların ve kurguların çok iç içe geçtiği metinleri okuyup anlamamız zordur. Bu yüzden basit iyilik kötülük kavramlı, toplumsal ahlaka dayalı şeyler okuruz. Büyüdükçe yoğunluğu artan kitaplara ihtiyacımızda büyür. Aklımızın çeperini genişletecek kitaplar okuma ihtiyacımız artar. Ben buna okuyucu olgunluğu diyorum. Siz başka kavramlarla da şekillendirebilirsiniz. Okuyucu olgunluğu artan kişi en basit tabirle ben bunu okuyamam, algılayamam dediği kitapları zaman içinde okuyup, sindirebilen kişidir. Dikkatinizi çekerim boş okumadan bahsetmiyorum. Sindirebilirlikten bahsediyorum.  Büyük kitapları okumak ve özümsemek kişinin okurluğuna duyduğu güveni arttırırken, bittiğinde onda iz de bırakır. Bu izler kişinin kendini bulma, geliştirme yolunda katettiği mesafenin ta kendisidir.

Bu bilgileri vermekteki temel güdümde şudur ki ; okuma yazma oranı artıyor, okunan kitap oranı artıyor fakat içeriği dolu olan kitapların ve edebi eserlerin okuma oranında kayda değer artış gözlemlenmiyor. Buluğ çağındaki gençlerimizin ya da yetişkinlik seviyesindeki orta yaşlılarımızın okudukları kitaplar popüler kültürden öteye gitmiyor. Okunan kitapların içeriği çoğu zaman aşk ve ortalama bir facebook paylaşım duvarı gibi. E yıllardır okumamalarından şikayet ettiniz şimdide okuyorlar beğenmiyorsunuz dediğinizi duyar gibiyim. Lakin bu konuda çoğu insanın olamayacağı kadar açık sözlü olmayı kendime borç biliyorum. Benim için edebi niteliği dahi tartışılamayacak, yazım dili basit, iki çift afilli sevda lafı içeren kitapları okumakla okumamak arasında hiçbir fark yok. Kötü kitaplar okumak bence gerçekten kötü hayatlar yaşamak gibi. Ona zamanınızı veriyorsunuz, anlık bir keyifle aygın baygın okuyorsunuz ve aradan bir ay geçmiş sizde tek bir izi yok ! facebookunuz, twitterınız ya da diğer sosyal medyada paylaşımlarınız dışında.  Sizce de zamanınız bu denli değersiz mi ?


Peki ne yapalım ?
Bir çoğumuza okul ödevi olarak verilip, o yaşta anlaşılmayacağını bildiği halde
okuduğumuz ve nefret ettiğimiz klasikleri okuyalım mesela. Sonra toplum klasikleri dediğimiz türler var örneğin Türk, İngiliz, Fransız vs gibi toplumların büyük edebi ve bilimsel eserleri. Yani gidip Kahraman Tazeoğlu vs okuyacağınıza Sefiller okuyun, Turgut Uyar okuyun, Moliere falan okuyun. Bunlar naçizane örneklendirdiğim tavsiyeler bunları okuduktan sonra başkalarını da okuyun tabi. Bu söz gelimi yazarların her birinin de bir külliyat kadar ağır olduğunu düşünmeyin. Bir okusanız Sabahattin Aliler, Peyami Safalar, Saramagolar size ne basit ne iyi gelecek bilseniz.
Yani sözüm ona ki popüler kültür sevdasına kapılıp asıl sanatçıların değerlerini al aşağı eden, hiçbir yazın değeri bulunmayan o kitapları değil size gerçek bir bakış açısı ve hayal gücü kazandıracak şeyler okuyup, tüketin.  Zamanınız geçtiğinde içinden tek bir şey bile hatırlamadığınız ve plaj süsü yaptığınız o kitaplar yerine zamansız eserleri tercih edin. Edin ki gerçek sanat, üst ruh neymiş size ne katarmış görün…  Benim söyleyeceklerim bu kadar. Sizde düşüncelerinizi benimle yorum olarak paylaşabilir ya da mesaj atabilirsiniz. İyi okumalar J


Yorumlar

Popüler Yayınlar